9/14/2010

Türkiye'nin Rekabet Edebilirlik Düzeyi ve Eğitim

Sabancı Üniversitesi'nin 10. kuruluş yılı sebebiyle hazırlanmış olan kitapçığı incelerken, Sakıp Sabancı ile yapılmış olan bir söyleşideki paragraf özellikle dikkatimi çekti. Şöyle diyor rahmetli Sabancı;


"Sanayi hayatında ve teknolojinin kullanılmasında insan unsuru önemlidir. Müreffeh, mutlu, sağlıklı, yüzü gülen, keyfi yerinde bir Türkiye istiyorsak; en önemli ve en öncelikli işlerimizden birinin, insanımızı iyi yetiştirmek olduğunu bilmeliyiz. Batı nasıl yapmış, Japon nasıl yapmışsa, biz de aynı başarıyı göstereceğiz. Her işin ehil insanlar elinde yürüdüğünü ve büyüdüğünü, aklımızdan çıkarmayacağız."


İnsanın önemi, ona yapılacak gelişim yatırımın gerekliliği herhalde daha güzel ifade edilemezdi.


Ülkemizde sıklıkla genç nüfusun önümüzdeki dönemin güçlü Türkiyesi için önemli bir kaynak olduğu çeşitli ortamlarda dile getirilmektedir. Gerçekten de 25 yaş altındaki nüfusun toplam nüfusa oranlarına bakıldığında;






Görüleceği üzere, %45'lik oranla, dünyanın önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinin ya önündeyiz ya da başabaş noktasındayız.

Buraya kadar herşey güzel, fakat size başka bir boyuttan bahsetmek istiyorum.

Hatırlarsanız, bundan önceki yazılarımdan bir ya da iki tanesinde, Dünya Ekonomik Forumu'nun hazırladığı "Rekabet Edebilirlik Raporu'ndan" bahsetmiş ve Türkiye'nin rekabet durumunu farklı boyutlarda analiz etmiştim. Bunlardan bir tanesi de eğitim idi.

Geçenlerde bu raporun 2010-2011 yılları için hazırlanmış olan güncel versiyonu yayınlandı. Ben de hemen siteyi dolaşıp, özellikle eğitim ve işgücü piyasasında ne durumdayız diye bir baktım. Arzu edenler çok detaylı olan bu rapora; http://www.weforum.org adresinden ulaşabilirler.

Öncelikle, genel duruma baktığımza ilk on sıradaki ülkelerde birkaç düşüş dikkati çekmekte; ABD'nin 2 basamak, Danimarka'nın 4 basamak birden gerilemesi oldukça şaşırtıcı. Geçen raporda olduğu gibi, bu dönemde de ilk sırada İsviçre yer almakta.




Türkiye ise, 2009/2010 yılı raporundaki sırasını koruyarak 4,25'lik endeks derecesi ile 61.sırada yer almakta. Genel sıralamada, herhangibir değişiklik olmaması olumlu bir sinyal olarak algılanabilir. Ancak, alt faktörlerde gizli detayların olduğu da gözden kaçırılmamalı.




Şimdi yukarıdaki tabloya dikkatlice bakalım: Değerlendirmeye alınan ülke sayısı; 2007'de 131, 2008'de 134, 2009'da 133 ve son olarak da 139. Yani birbirlerine çok yakın...

Ancak, ülkemizin eğitim sisteminin kalitesinde, ilköğretimin niteliğinde, idari bilimler (management) okullarının kalitesindeki düşüşü görüyor musunuz? 

Peki ya, işgücü piyasalarının verimliliği ve yeteneğin verimli kullanımına ne demeli? Yeteneğin verimli kullanımı kapsamında ücret-verimlilik ilişkisi, kadınların işgücüne katılım oranı, beyin göçü ve profesyonel yönetime duyulan güven gibi kriterler değerlendiriliyor. Zaten 139 ülke var, biz 127 ve 128. sıralardayız.

Ben herzaman rekabet üstünlüğünün insandan kaynaklandığını savunmuş ve bu fikri benimsemiş bir İK çalışanıyım. Şirketlerde olduğu gibi, ülkelerin de rekabet edebilirliği bu faktöre bağlıdır. Tıpkı Sakıp Bey'in ifade ettiği gibi...

Ne demiştik; genç nüfusumuz var, övünç kaynağı, yarına umutla bakıyoruz vs.... Bu veriyi incelediğinizde hangi umuttan bahsediyoruz acaba? Eğitemedikten, geliştiremedikten, gerekli becerilerle insanımızı donatamadıktan sonra, genç nüfusun oranı %45 olsa ne yazar, %80 olsa...

Yazıyı Konfüçyüs'e atfedilen bir söyleyişle bitirmek isterim:

Eğer emeğinin neticesini bir yılda almak istiyorsan pirinç ek.
Eğer ürününü 20 yıl sonra toplamak istiyorsan ağaç dik.
Eğer ilelebet fayda sağlamak istiyorsan insan yetiştir. 

Saygıyla...
Emre Kavukcuoğlu







Hiç yorum yok: